6 Aralık 2012 Perşembe

Başlarken

Bana birisi ''bir gün blog yazacaksın sen, bak buraya yazıyorum (parmağını diline sürüp yazarmış gibi yapıyor)'' gibi bir cümle kurmuş olsaydı, suratına sesli gülerdim herhalde. Dün yazmaya karar verdiğimde daha önceden bir sayfa açma denemelerim olduğunu şaşkınlıkla gördüm. Adını da Intimacy koymuşum. Tabi güldüm bu aptal başlığa, sarhoştum herhalde.

Aslında çocukluğumdan beri içimde yanan bir kitap yazma ateşi olduğunu itiraf etmem lazım. Masaya, oturup yazmaya sebat edersem çok güzel bir eser çıkaracağıma dair inancım tam mamafih bu inancımı muhafaza ederken tarihin tozlu raflarının ancak iki, üç kişi tarafından okunup, üzerlerine işendikten sonra çürümeye bırakılmış boktan kitaplarla dolu olduğunun da farkındayım. Bu kitapların yazarlarının da içinde böyle bir ateş olmasa boktan kitapları yazmazlardı. Blog yazmak benim için bu anlamda jimnastik olur ümidi içerisindeyim.


İlk yazımı sonlandırmadan bloğumun adına esin kaynağı olan Türkiye'ye ilk kez benim getirmiş olduğum Manic Street Preachers'dan  bahsetmezsem olmaz. 1993 yılında hayatıma ilk kez Gold Against Soul albümünü ''ne güzel adı var bu grubun, nasıl bişey acaba?'' diye almamla girmişti. Kaseti teybe takmamla birlikte başlayan aşağıdaki şarkıyı ilk dinlediğimde hassiktir demiştim. Hala dinlediğimde aynı şeyi derim. 10.700 kere dinlenmiş yutupta, yazıklar olsun size yavşak dünya insanlığı, nefret ediyorum hepinizden.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder